Redd Hangi Tür? — İnsan Zihninin Savunma Mekanizmasına Psikolojik Bir Bakış
Bir Psikoloğun Meraklı Girişi: “Neden Reddederiz?”
Bir insan neden reddeder? Gerçeklerle yüzleşmek bazen neden bu kadar zordur?
Psikolog olarak gözlemlediğim bir şey varsa, o da reddin yalnızca bir “hayır” demek olmadığını fark etmektir. Reddetmek, bazen zihnin kendini koruma biçimidir; bazen de acı verici bir gerçeği geçici olarak görmezden gelmenin ince sanatıdır.
Peki, reddin türü nedir? Her reddediş aynı mı işler, yoksa zihnimizin farklı katmanlarında farklı biçimlerde mi yaşanır?
Bilişsel Boyut: Gerçeği Çarpıtmanın Sessiz Dili
Bilişsel psikoloji açısından reddetme, bir tür bilişsel savunma mekanizmasıdır. İnsan zihni, tutarsızlıkla karşılaştığında “bilişsel uyumsuzluk” yaşar.
Örneğin, sigaranın zararlı olduğunu bilen birinin hâlâ sigara içmeye devam etmesi, zihinsel bir çatışmadır. Bu kişi, “Ben zaten stresliyim, biraz içmek bana zarar vermez.” diyerek bu çatışmayı bastırır. İşte bu, bilişsel reddetmedir.
Zihin burada gerçeği inkâr etmez, yalnızca onu yeniden biçimlendirir. Bilişsel reddin tehlikesi, kişiyi geçici bir rahatlığa sokarken uzun vadede gerçekle arasına duvar örmesidir. Bu duvarlar, bireyin öğrenmesini, değişmesini ve büyümesini engeller.
Okuyucuya soralım: “Sen de bazen kendi düşüncelerini çelişkiye düşürmemek için, gerçeği farkında olmadan yeniden mi yazıyorsun?”
Duygusal Boyut: Kalbin Kendini Koruma Çabası
Reddin bir diğer boyutu duygusal reddetmedir. İnsan bazen duygularıyla yüzleşmeyi reddeder; çünkü o duygular, dayanamayacağı kadar yoğundur.
Bir ayrılık sonrası “Ben zaten onu hiç sevmemiştim” demek, aslında bir duygusal savunmadır. Gerçekte sevmiş, bağlanmış, kaybetmiş ama bunu kabullenmek çok acı vericidir.
Duygusal reddetme, bir süreliğine bireyi korur; fakat uzun vadede bastırılan duyguların bedeli ağır olabilir: kaygı, öfke, hatta depresyon.
Freud’un tanımıyla reddetme, “benlik için tehdit oluşturan bir içeriğin bilince girmesinin engellenmesi”dir.
Yani reddeden kişi, aslında bir anlamda kendini korumaktadır — ama ne pahasına? “Kendini korurken, duygularının derinliğini yitirmek de bir tür kayıp değil midir?”
Sosyal Boyut: Toplumun İçinde Reddin Yüzleri
Toplumsal düzeyde reddetme, sadece bireysel değil, kolektif bir davranış biçimidir. Sosyal psikoloji bize gösterir ki, insanlar gruplarının inançlarını, kimliklerini tehdit eden gerçekleri reddetmeye eğilimlidir.
Bir topluluk kendi hatalarını kabul etmek yerine “Biz zaten hep haklıydık” diyebilir.
Bu, bireysel reddin toplumsal versiyonudur: kolektif inkar.
Bu tür reddetme, toplumları gerçeklerden uzaklaştırabilir; ancak aynı zamanda kimliklerini koruma güdüsünü de barındırır. İnsan doğası gereği ait olmak ister. Reddetmek, bazen yalnız kalmamak için ödenen bedeldir.
Reddin Türleri: Farklı Maskeler, Aynı Kök
Psikolojik açıdan reddi birkaç türde ele alabiliriz:
- Bilişsel reddetme: Gerçeği yeniden yorumlama veya çarpıtma.
- Duygusal reddetme: Hislerle yüzleşmekten kaçınma.
- Sosyal reddetme: Toplumsal normlara uymak adına gerçekleri görmezden gelme.
Her biri aynı kökten beslenir: kendini koruma dürtüsü.
Ancak bu koruma, bir duvar değil, bir köprü olmalıdır. Çünkü reddin ardında genellikle kabullenmenin kapısı vardır.
Kabullenmeye Giden Yol: Reddin Dönüştürücü Gücü
Reddetmek kötü değildir; yalnızca yarım kalmış bir süreçtir.
Bir birey reddettiğinde, aslında kendi sınırlarını keşfetmektedir. Psikolojik olgunluk, reddin farkına varmakla başlar: “Ben şu anda bir şeyi reddediyorum çünkü bu bana fazla geliyor.” diyebilmek, içsel farkındalığın en güçlü adımıdır.
Reddin dönüşümü, inkârdan kabule, kaçınmadan yüzleşmeye uzanan bir yolculuktur.
Bu yolculukta kişi, kendini tanır, duygularını yeniden adlandırır ve gerçekle barışır.
Son Soru: Sen Hangi Tür Reddin İçindesin?
Her insan, yaşamının bir döneminde reddeder: bir gerçeği, bir kişiyi, bir duyguyu ya da kendini. Belki de asıl soru, neden reddettiğimiz değil; ne zaman kabul etmeye hazır olacağımızdır.
“Gerçekle yüzleşmeye cesaret ettiğinde, reddin seni koruduğu kadar seni sınırladığını da fark eder misin?”
Redd yalnızca bir savunma değil, aynı zamanda dönüşümün başlangıcı olabilir.